Hasan’a veda
Ben, kendi hayatında bile baş rol olamayan birine aşık oldum.
Ben küçükken, boyum, yaşım, en sevdiğim film, en sevdiğim oyun, en büyük sorunum, en hüzünlü hikayem çok başkayken hayalet bir çocuğa aşık oldum. Adı Hasan. Hasan ancak yaz tatillerinde memelekete gittiğim zamanlarda görebildiğim, evleri babannemlerin evine yakın, sessiz, yanında konuştuğu insan sayısı muhtemelen 8 falan olan, sarışın, yanakları çilli bi çocuktu.
O kadar sessizdi ki onun varlığını farketmeniz haftalar sürebilir, gerçekte böyle biri var mı yoksa bu benim hayali arkadaşım mı diye şüpheye düşebilirdiniz. Hasan'ın benim hayatımda hayalet olmaktan çıkıp gerçek dünyada boy göstermesi utanç verici bir olayla oldu.
Yaklaşık 6 yaşında kocaman küçük bir çocukken, babannem benim "artık kendim banyo yapabilirim" nidalarıma aldırmadan beni yaka paça banyoya soktu. Hızlıca üstümü çıkardı ama bu işlem sırasında yaşanan arbededen dolayı kapıyı kapamamıştı bile. Bağrış çağrış bütün kıyafetlerimin üstümden çıktığı o an kafamı çevirdim ve Hasan kapının önünden geçiyordu. 6 yaşında kocaman küçük bir genç kızdım ve komşumuzun oğlu beni çıplak görmüştü. Utanç verici bi andı. Ama itiraf etmeliyim ki, 6 yaşında bu küçük delikanlının kafasını diğer tarafa çevirip, ordan uzaklaşması saniyeden kısa sürdü. Çünkü kendi hayatının dahi baş kahramanı olamayan bu çocuk çok ahlaklı biriydi. Taa o yaşlardan beri. Bu konuyu bir daha hiç konuşmadık. Onun ablası da benim arkadaşımdı ama hiç bana bu konuyu açmadı. Kadınlara anne olunca yüklenen, çocuklarının her şeyini herkese anlatma huyu şüphesiz Selma teyzede de vardı fakat ondan da hiç duymadım. Demek ki bu beyfendi sır saklamayı çok iyi biliyordu.
Bi keresinde ben memelekete erken gitmiştim ve çocukların bahar şenlikelrine denk gelmiştim. Şenliklerde yumurta taşıma yarışı, çuval yarışı, koşu yarısı gibi oyunlar vardı. Hasan ve ablası beni de okullarına davet ettiler. İlk o zaman Hasan'la el ele tutuşmuştuk ve bütün gün, baharda ağıllardan salınıp, dağlarda özgürlüğe kavuşmuş atlar gibi koştuk. Ve sanırım ben o gün Hasan'a aşık oldum.
Aradan yıllar geçti, biz her yaz memlekete gittik ve her yaz Hasan'la biraz daha çok zaman geçirdik. İkimizde büyüyorduk. Hasan ata biniyor, kapılarının önünde duran devasa köpek Tommy ile oynuyor, çayda alabalık tutuyor, bazen saçma bi şekilde böceklere işkence etmekten keyif alıyordu. Onun da sevdiği ve sevmediği şeyler vardı. Bunları kaç kişi bildi, bilmiyorum. Ben bilmek istiyordum. Babannemlemle telefonda konuşurken, arada çaktımamaya çalışarak "Zehra nasılmış?, Bi de onun kardeşi vardı, Hasan, o ne yapıyo?" diye sorup haber almaya çalışırdım.
Aklımda genç yıllarımdan kalma memleket anılarının en güzellerinde hep Hasan var. Beni at üstünde yaylaya götürmesi, yaylada yıldızlar çok güzel görünür deyip, bacada yanyanana uzanıp lacivertin ve siyahanın her tonunda yıldızları izlememiz, yayladan dönerken, yoldan yürümek yerine, kızıl toprak diye bir tepeden kayarak aşağı inmemiz, toz toprak olan pantolonlarımız, kahkahalarımız..
Hasan büyüdü ve askere gitti. Artık yetişkin bi adamdı. Ben artık memelekete o kadar sık gitmiyordum. Hala onun neler yaptığını öğrenmek istiyordum ama aldığım cevaplar pek tatmin edici değildi. Çünkü, her zaman etrafta olmasına rağmen sanki Hasan gerçekten benim hayali arkadaşımdı. İnsanlar ondan bahsederken hep " aa, öyle biri vardı değil mi" der gibi konuşurdu. Alabildiğim en iyi cevaplar, babasının hayvancılık yaptığı ve Hasan'ın da ona yardımcı olduğu, baharda yaylada koyunlara çobanlık yaptığıyla sınırlıydı.
Ben büyüdüğümde bir kaç kez daha gittim memlekete ve Hasan'ı hiç göremedim. Gündüz zaten evde olmazdı, akşamları evlerine giderdim yine yoktu. Yaylada o derlerdi. Nasıl bu kadar görünmez olmayı başarabiliyordu?
Bu hayatta herkesin 15 saniyeligine bile olsa ünlü olduğu, konuşulduğu bir an vardır, olmak zorunda. Hasan’ın ki geçenlerde yaşandı. Bu üzücü bir andı. Acı haber nasıl verilir asla bilmeyen kız kardeşim ikinci kez telefonuma, hiç ön hazırlık yapmadan, hiç lafı dolandırmadan bir mesaj göndermiş. “Hasan öldü.” Hayatımda tanıdığım çok Hasan yoktu ama yinede emin olmak istedim. Bazen gerçek olmasını istemediğiniz şeyler vardır. Haber doğruydu ve ölen 33 yaşında, yani İsa’nın çarmıha gerildiği yaşta, varlığıyla yokluğu bazı insanlar için aynı olmayan, çocukluk arkadaşım Hasan’dı.
Detaylarını anlatmak istemediğim bir şekilde, oldukça acı veren bi son olmuş onunki. Ama daha üzücü olan; oyunun son perdesinde, oscarlık bir bÖLÜM sergilemesine rağmen, hak ettiği ilgiyi göremedi. Akrabaları cenazesine gitmedi, herkes üzüldüğünü söyledi, şok geçirmişlerdi. Varlığı muamma olan birnin artık yok olduğunun söylenmesine nasıl tepki vereceğini bilmiyordu insanlar. Ailenin tavrını süzüyorlardı. “Annesi çok metanetli, maşallah. Çok ağlamadı.” diyorlardı. Oysa Hasan arkasından hiç değilse ağlanılmasını hakediyordu.
Ondan bir kaç gün sonra, yaşlı, uzun zamandır kanser tedavisi gören bir akrabaları öldü ve Hasan’ın babası dahil, herkes onun cenazesine başka bir şehre gitti.
Kısa süreliğine de olsa, başkalarının gündeminde yer almayı başaran Hasan’ın sahnelerdeki yeri uzun sürmedi.
Bi keresinde bir akrabamız Ayşe teyzeyle ilgili bir yazı yazmıştım, hayatını çok yalnız ve kimsesiz geçirmiş ve plansız bi şekilde mezarı da hiç kimsenin uğramayacağı bir yere koyulmuştu diye. Hasan bana onu hatırlattı. Bazı insanlar, sanırım ben de bunlardan biriyim, hiç bir yere ait olamıyor. Nasip diyebiliriz, kader diyebiliriz, tercihler diyebiliriz, daha neler neler ama nasıl var olursan öyle yok oluryorsun sanırım.
“Ne zaman evlenecek, düğününe gideriz” derken cenazesine gidildi Hasan’ın. Bizim hayatımızdan da İsa’nın çarmıha gerildiği yaşta hayata veda eden, naif, özgür, yalnız, iyi kalpli bir çocuk geçti…
Korkunc
YanıtlaSilAllah rahmet eylesin!
YanıtlaSilAcaba Hasan da size aşıkmıydı?
YanıtlaSilSanki Hasanın 33 yaşına kadar hiç evlenmemesi gösteriyor ki onda da size karşı bazı duygular vardı. Kaleminiz akıcı, sıkılmadan okudum. Devamını bekliyoruz.
Bi önemi yok artık sanırım.
SilVe tesekkur ederim♥️
Silaklımdaki 'hasanlar'...'ölümsüz aşklar'...kavuşamadan biten aşklar...ve öylece beklerken geçen zamanlar...
YanıtlaSil