Hayat devam ediyor

Ben tam 3 kez öldüm. Ilkinde 9 yasindaydim. Sevdigim kizin babasinin tayini doğuda bi yere cikti. Mecburi gorev 4 yilmis. Beklerim ben seni dedim. Cocuklarimiza beklemelerimizi, özlediğimizi anlatiriz dedim, tamam dedi. Çünkü ne demişler; ayrilik da sevdaya dahil, ayrilanlar hala sevgili(A.I). Bi de ayrilik ölümden beter diye bisey var. Onu nasil yapalim? Beklemek cok yorucuydu ama 2 yil dolmadan geri döndüler, çünkü sevdigim kizin babasi alis-veris yaparken alçak bi teröristin kahpe kurşunuyla başından vuruldu ve öldü.  Gelmelerine sevindim sevinmesine, hatta gurur duydum sehit damadiyim diye. Cenazesinde başım dik yürüdüm kalabalikta. Resmini ben tasimak istedim, akraba olacagiz dedim ama resmi törende resmi insanlarin göreviymis bu, izin vermediler. Ben de taziyeye gelen misafirlere yer gösterdim. Ama herkese haber saldim kayınbabam şehit düştü, kani yerde kalmayacak, intikami alinacak diye. O gün asker olmaya karar verdim ve düşmandan öc almaya ant içtim. Kadinlar agit yakarken adamlar sigara yakti. Bana izin vermediler, Cemal’le izmarit topladik. Köküne kadar somurmuşlar aq, hayat pahali diye izmarit bile icemedik. Halbuki benim kayınpederim şehit düşmüştü ve hüzünlüydüm.

Sevdigim kiza size ben bakarim dedim. 11 yaşındaydım ve elimden her is gelebilirdi. Mutlu oldu basini omzuma koydu. Ölümden sonra hayat varsa böyle bişeydi sanırım. 

Sonra sevdigim kiz oruspu oldu. Ondan bana yar olmaz anladim da babasina sözüm vardi. Sahip çıkarım dedim. Sanane lan, evlenirim kocam bana bakar, sana mi düstü dedi. Gerçekten de bana düşmedi. Öldüm. Bu kez öldüğümde 16 yasindayim ve sevdigim kiz elin adamina kacmisti. Beni öldüren ask acisi miydi yoksa verdigim sozu tutamayisim mi bilmedim. 

Ben yine öldüm ölmesine de, hayat devam etti. Sahip cikamadigim kadinlar vardi. Hayatta birine sahip cikmak zor seymis, ögrendim. Ama en azından verdigim soze sahip cikmaliydim. Asker olmaliydim ve şehit komiser Hüseyin Yildirim'in öcünü almalıydım. Asker oldum. Bitlis'e tayinim cikti. Güroymak'in bi köyünde catismaya girdik. Catismanin sonunda 4'ü ölü, 6'si yararli, toplam on terörist ele geçirdik ama 2 arkadaşımız şehit oldu. Şehitler ölmez demislerdi ama öldü bizim devreler. Daha gencecik yasta. Tabutlarin ustunu bayrakla kapattik, tanınmayacak hale gelen bedenlerini nasil yapalim? Ben bi kez daha, bu sefer devre arkadaşlarımla öldüm, hayat yine devam etti. Annelerin, kardeslerin cigliklari, babalarin sessiz gözyaslari, ölü ruhumu yaraladi. Oysa intikam alinca, verdigim sözü tutunca filizlenirim yeniden sanmistim. Olmadi.

Öfkeli bi adam oldum. Günesin dogmasi yeterliydi sinirlenmem icin, yagmur yagmasi, markette sira beklemek,  sokakta gülüsen çocuklar ve daha birçok şey. Çok yorgundum ve hayat canima okumuştu. Beklemedigim bir şey oldu bi gun. Memlekete, Bolu'ya donmustum. Kucucuk sehirde, mecburiyet caddesinin hemen arkasindaki sokakların birinde Gulsen Cicekcilik, ciceklerini dükkanin önünde teshire cikarmis. Ölü adamlarin cicek, böcekle işi olmaz da, o gün, o anda rabbim sanki butun acilarin saglamasini yapip karsima bi hayat isigi kondurdu. Karsidan universite ogrencisi oldugu cok belli olan, kitaplarinin bi kismini cantasina koymayi basarmis, gerisi kolunda bi kiz geliyordu. O bana bakmadi, ciceklere odaklanmıştı. Benim ruhsuz bedenimin duyamadigi cicek kokulari onun dikkatini celbetmis, sonra uzun soluklu koklayip gülümsemesine sebep olmustu. Ağır çekimde oynatılan bi film sahnesi içindeyim sanki. Filmde bu siradan kiz, aslinda esas kiz oldugunu bilmeden, butun kameralarin ona odaklandığını farketmeden bi sanat eserinin guzelligini takdir ediyordu. Normalde bu olayin 3 saniye falan surmesi gerekirken, sanki saatlerce onun cicek koklayip gulumsemesinde kalmistim. Sonra o birden kafasini kaldirdi, kendisini izleyen bu tuhaf adami gordu. Kayitsiz kalamayip, selam verircesine gülümseyip gecti yanimdan. Ben olduğum yerde kalakaldim bi sure. Ne yapmalıydım? Olduğum yerde ciceklerin cok guzel koktugunu mu hatırlasaydım, hemen arkasından koşup o kiza mi yetişseydim ne diyeceğimi bilemeden, yoksa benim ölümümün degil hayatin DEVAM ettiginin uzerinde mi dursaydim? Ilk olarak hayatin devam ettigini hatirladim. Çiçekler açmaya devam ediyordu, ve hatta guzel kokmaya, Güroymak'ta şehit düşen devrelerden birinin oglu okul cagina gelmisti, otekinin kiz kardesi evleniyordu, şehit komiser Huseyin Yildirimin kizi yani eskiden sevdigim kiz bosanmis, tek basina dunyalar guzeli bi kiz cocugu büyütüyordu. Ve gayet iyi is cikariyordu anlasilan. 

Hayat devam ediyordu ve ben henüz ölmemiştim. O kizi bulmaya karar verdim. Bolu gibi kucucuk bi yerde, üniversite öğrencisi bi kizi bulmak ne kadar zor olabilirdi ki? En fazla, sinav doneminde, San kırtasiyenin önünde beklerdim, illaki birilerinin notlarini almaya gelirdi. Oyle de oldu.Uc hafta sonra vize doneminde kirtasiyeden cikarken gordum onu. Beni tanimadi. Bu ani kafamda bi kac kez canlandırmıştım. Kafamdaki olasılıklardan hic biri tutmadi. Hic birsey demeden yanımdan geçti, gitti. Yine arkasindan gidecek cesareti bulamadım. Kırtasiyeciye sordum tanıyor mu diye, biraz tuhaf bakti bana ama fizik bölümünde oldugunu soyledi sonra. Simdi bi amacim var, bu kizi bulacagim ve ona o kadar guzel cicek koklamayi nerden ogrendigini soracagim. Anlatacak baska seyleri de vardir bence. 

Yorgundum, hayat canima okumustu ama ben ölmemiştim ve hayat devam ediyordu. 





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

îki ters bir düz

Boşluk

Kırk yıllık hatır