Ruhuna sahip cikmak
Gecenlerde birisi ruh uzerine konusuyordu. Allah'a yaklasilan makamlardan birine (ismini hatirlamadim) ancak iki ruh birlesip tek ruh olarak girer dedi. Herkesin bu makami yakalayabildigi bir ruh var midir soylemedi ama senin icin olan ruh, ruh esi diyelim biz ona simdilik, seninle ayni zamanda yaratilmis olmayabilir dedi. Bazen gecmiste, bazen gelecekte, bazen de ayni zaman diliminde olsa da baska diyarlarda olabiliyormus bu ruh esi. Ruh maddeden bagimsiz oldugu icin, zaman ve mekan onun icin bir limit degilmis ve ruhunun farkinda olanlar insani sinirlari asip ozgurce zamanda ve mekanda dolasabilirmis.
Bu gun de, Melih Kibar ve Cigdem Talu hakkinda bi yayin dinledim. Enfesti. Melih Kibar, Cigdem Talu ile tanistiginda 24 yasindaymis, Talu da 36. Cigdem Talu evlenip bosanmis, bir cocugu olan bi kadinmis. Birbirlerine cok asik olmuslar ama Melih kibar, toplum ve aile baskisi, aralarindaki yas farki, Talu'nun cocugu olmasi gibi sebepler yuzunden yurt disinda beraber olmalarina ragmen, Turkiye'de bunu basaramamis ve baska birisiyle evlenmis. Programin sonunda bazi dinleyiciler, Melih Kibar'a cok kizdiklarini ve artik onun sarkilarini dinlemek bile istemediklerini soylediler. Ben oyle dusunmuyorum. Bazi insanlarin birakin hayatlarinda olmak, onlari sevmek bile haddinden fazla cesaret ister.
Babasi Melih Kibar'i Talu'dan ayirmak icin onu Londra'ya goturdugunde buyuk bir firtina varmis. El yordamiyla evindeki piyanoyu bulan Kibar, icindeki butun duygular, artik ask, ozlem, ihtiras, pismanlik, korku, cesaret, ne derseniz, ve firtinanin etkisiyle bir sarki bestelemis ve bu muzik kasedini hic birsey yazmadan Talu'ya gondermis. Talu'da karsiliginda pembe bi zarfta 2 sayfalik mektup ve bu besteye sarki sozu yazip gondermis. Yazdigi sarkinin basligi: Icimdeki Firtina. Melih kibar bu olayi anlatirken: "Benim sözsüz piyanoya doktugum hislerimi o sözlere döküp bana gonderdi. Allah boyle bir seyi herkese nasip etsin." diyor. Allah boyle birseyi herkese nasib etsin. Bir de Talu kanser oldugunu Kibar' a soylediginde buna cok aldiris etmedigini, Talu icin onun ancak sivilce gibi bisey olacagini cunku kanserin bu ilah gibi kadina bisey yapmayacagini dusundugunu anlatiyor.
Kibar, Talu'yu ilah gibi diye tanimliyor. Bu tam olarak oyle sirk falan gibi bisey degil. Yani icindeki o hissin ya da o hissi sana yasatan kisinin ancak ilahi bisey olacagini dusunmek. Insanin o ruh esini bulmasi da oyle bisey sanirim. Ilahi aski bulmadan onceki son durak, ya da ilahi aska ulasmanin bileti, ya da kisiyi ilahi aska goturen yol. Oraya ancak ruh esinle girebilrisin. Onu da dunyada kac kisi bulabilir, kac kisi arar bilemiyorum ama zannediyorum dunyanin kuruldugu gunden bu gune ruhunun esini bulanlarin sayisi bir kasaba halki kadar etmez.
Bu ruh konusunda konusan kisi bana; "Senin ruhun cok parcalanmis, paramparca olmus." dedi. Ruh bazen gecmiste, bazen gelecekte, bazen baska kisilerde kalabiliyormus. Benim ruhumda oyle. Anilar biriktirdigim yerlere, cocukluk anilarima, deger verdigim insanlara, ozlediklerime, gerceklestiremedigim hayallerime, kisacik sureligine olsa bile asik oldugum insanlara ruhumdan bi parca biraktim hep. Agir agir azaldim. Toparlayamiyorum simdi ruhumu. Icindeki ormana yolculuk yap demisti ayni kisi, icindeki ormanda kaybolanlari nasil yapalim?
Bu kadar parcalanmis olmak, bu kadar daginiklik insani ziyadesiyle yoruyor. Ustune bir de anlasilamamak daha dogrusu birak ruh esi gibi bisey, en yakinlarinda dahi makes bulamamak eklenince yasamaya devam etmek, verilen en buyuk mucadele oluyor. Bu zamana kadar hep cok yaslandigimi soyluyordum. Belki de bu yasliliktan cok kaybolmus olmanin verdigi bir yorgunluk. Belki de Cigdem Talu, ruhunun cogunu baska birinde biraktigi icin kanser olup 44 yasinda veda etti. Kibar onu uzun sure ziyaret etmemisti. Sonra 25 mayista, tanistiklari gunun yil donumunde, onu hasta yataginda gormeye gitmis. Gozlerini kaybetmisti, onu oldukca zor tanimis. 3 gun sonra da öldü. Belki de, ruhunun Kibar'a biraktigi parcasinin artik orda olmadigini anlayinca kendisinden geriye kalan parcasi ya gecmisteki guzel gunlere ya hic gelmemis umutlara dogru terk etti bedenini.
Bunu nasil basaririz bilmiyorum ama ruhumuza cok iyi bakmamiz lazim. Ruhumuza sahip cikmamiz lazim. Ani istilalarinda onu parcalamadan nasil hatirlamaya, ozlemeye, mutlu olmaya, uzulmeye devam ederiz bilmiyorum. Ama galiba insani hayatta tutan sey aslinda ruhumuza bedenimizde kalmasi icin bi sebep vermekle alakali. Sizin ruhunuzu bedeninizde tutan nedir?
Yorumlar
Yorum Gönder