Tek kisilik veda..(short story)

Bi paket aldim bir kac gun once. Acamadim hemen. Gondereni taniyorum da, tanidigim kisi bana kargo gönderecek biri degil. Hem saskinim hem de içime bi huzursuzluk dustu. 

Bu aksam bu paketi açma eylemi için feda edilebilir sanirim, butun huzursuzluk hissine rağmen. Kucuk plastik bi kargo paketi, icinde hafif bisey var, kagit olabilir. 

Icinden kahverengi, uzun zarf cikti. Gönderenin adi tekrar yazilmis: Serra Yildirim. Adresin altinda harfler biraz karismis, gozyasi degmis. Aglamis demek. Zarfin icinde birbirine iple bağlanmış mektuplar. Bunlari yazan Serra degil tabi ki. Acaba okudu mu? Ondan mi agladi? Yoksa rahmetli kocasinin bana mektup yazmasina mi agladi? Zannetmem. Belki sadece kocasinin son mektuplari diye uzulmustur. Acisi taze daha. Hepimiz icin acisi cok taze. 

Bu hikaye çok eskilere ait bi hikaye. Baslamayi basaramamis, dolayisiyla bitememis ve aslinda yasanmamis bi hikaye. Üniversitenin ilk yillarinda tanismistim Fıratla. Hayatimdaki en buyuk pismanligim olabilir, onu tanimak degil de onunla bi turlu sessiz, kimsesiz, kendimiz icin olan bi masala konu olamamak. 

Ayni bolumdeydik. İkimiz de oyle cok guzel, cok yakisikli tipler degildik. Hani boyle ancak tanindikca sevilen, sevildikce vazgeçilemeyenler var ya onlardan. Ilk sene, istemedigim ve muhtemelen basarili olmayacagimi dusundugum bi bölümde aslina bakarsaniz cok da zorlanmadan ilerliyordum. Firatin ikinci senesiydi ve benim derslerimden birini o alttan alıyordu. Hocamiz, bütün fizikçiler gibi hayatta nadir karsilasabilecegiz turden birisiydi. Jetgillerin babasina benzerdi ayni. Ders, genel fizik dersiydi ama nasil beceriyorsa lise fiziğinin bi turu olan bu derste kafami karistirmayi basariyor, derste yeni seyler ogrenmek yerine bildiklerimi unutuyordum. 

Genel olarak ders soyle geciyordu: Nurettin hoca anlatir, ben soru sorarim, Nurettin hoca sorduğum soruyu bile anlamaz kaldi ki cevap vermek, Firat devreye girer ve "hocam hani şurası şöyle oluyo ya, ordan su sayıyı şununla carpiyoruz ya, isten su da şurdan geliyo degil mi' diye sorduğum soruya cevap verirdi. Yani bi süre sonra sorulan butun sorularimin muhatabı Firatti aslinda. 

Derste aramizda boyle bi ders calisma sekli vardi ama disarda hic de konuşmuyorduk. O ust sinifti. Genel fizikten başka ortak dersimiz de yoktu. Cocuk her seferinde sorularımı cevapladığında sessizce ona dönüp tesekkur ediyordum ama bi yandan da keşke bi firsat olsa da doğru düzgün tesekkur etsem diye düşünüyordum. Tabi benim kadar kendini izole etmeye aliskin kisiler icin bu çok da kolay bir sey degildi. Yani utandigimdan degil de ne bileyim işte. 

Bekledigim firsat ayagima geldi bi gun. Kantinde kuytu bi kosede oturuyordum, sabah vakitleri cok kalabalik degildi. Firat geldi. "Selam, fizik mi calisiyosun?" dedi. Evet dedim, sinav vardi ertesi gun. İstersen sana yardım edeyim dedi. Dersi alttan alıyormus ama BA yi AA yapmak icin inat etmis ondan. Ben de kabul ettim tabiki, ya aslinda ben de hep sana teşekkür etmek istiyordum ama bilmedim nasil yapsam dedim. Guldu. "Bende ne tuhaf kiz, o kadar gizli bi iletişimimiz var, bi kere gelip konuşmadı benle diyodum" dedi. O zaman kahvalti yapmadiysan kahvalti, yaptiysan kahve ısmarlayayım dedim. Kahvalti dedi. Tost aldik, bi de cay. Orda başlayan arkadaslik tuhaf bi şekilde ilerledi. Bi gun Firat beni birisine sevgilisi olarak tanıttı. Daha once boyle bisey konusmamistik. Çok sinirlendim terk ettim orayi hemen. Ellerim titredi baya bi zaman. Sebebini bilmiyorum. 

Sonra o evimin önüne geldi benimle konusmak icin. Indim asagi. Konustuk, ben ne sevgilisi ya, boyle bisey konusmadik hic anlaminda cumleler tekrar ederken o nasil yani beni sevmiyor musun diyordu. İkimizde de buyuk bi hayal kirikligi, ben arkadasligimin öldürüldügünü, o askiyla ve kendisiyle alay ettigimi söylemek istedik ama ikimiz de tam ne demek istediğimizi, hayal kirikliklarimizi soylemedik. O terk etti orayi. Aksam aradi, acmadim. Mesaj atti cevap vermedim. Sevgili bayanlar ve baylar, eger kendisinden kurtulmak istediğiniz biri varsa tek yapmanız gereken onu ve onunla ilgili herseyi görmezden gelmek. Denedim ve gördüm. Bu hayattaki en etkili taktik. Tabi sonuclari biraz ağır. Ondan pisman olacaginiz seyler yapmayin. 

İlk başta bu durum beni o kadar korkuttu ki, normal bi insanin verdiğinden cok daha fazla tepki verdim. Tabi aslinda beni o kadar korkutanin ne oldugunu yillar sonra bi psikologla calisinca ogrendim. Hayatta hic bi zaman sevilmeyecegine inanan ya da sevilebilecegine inanmayan birini sevmek cok zor. Cunku bu kelimenin karsiligi yok sözlüklerinde. Belki benim annem de beni butun sevmeyenmer yerine de sevseydi(E.S) boyle olmazdi. Hayatta hep yalniz kalacagimi dusunup, bütün savunma metodlarımi yalnizlik uzerine gelistirmeseydim birinin beni sevebileceğine inanirdim. Ya da ikinci sebebi de birisinin benden herhangi bi konuda beklentiye girecegi ve benim bunu karsilayamacagim korkusu da olabilir. 

Neyse olan oldu. O bana çok kızgındı hakli olarak, ben uzgun. Aradan zaman gecti. O kotu seyler yasadi, cok yaninda olmak istedim, cesaret edemedim. O beni unuttu. Ben, ona asik oldum. O baskasina asik oldu. Onlar ayrildi. Ben onu unuttum, başkasını sevdim. O yine beni sevdi. İkimizde birbirimizle konuşmadik. Sonra o kısa süreliğine başka bi yere gitti. Ben ona asik oldum. O geri geldi. Beni unutmuştu. Son kez kantinde tost ve çay aldik. Bu sefer o ısmarladı. Genel olarak havadan sudan konuştuk. Ayrildik. 

O evlendi, benim sevdigim adam öldü. Çok gençti daha ama sanirim ölüm sirasiyla degil. Onun çocukları oldu. Ben baska yerlere tasindim. Kopmadik tamamen hic. Konustuk telefonda ara- sira. O bana bassagligi diledi, ben çocuklarının doğumunda onu tebrik ettim. Oyle filmlerdeki gibi onun aklinda ben yoktum. O karisini cok sevdi ve ona hep sadikti. Cocuklarini cok sevdi. Gonlunde ben yoktum tabiki. Çok şey söyledik birbirimize yillar icinde ama hic eski günlerden bahsetmedik. Hic söyleyemediklerimizden bahsetmedik. Sezen ablanin dedigi gibi yanmadikta, sonmedikte, inceden tütüp köz olduk. 

Bu mektuplar sanirim o söylenmeyen sozleri içeriyor. Boyle olmamaliydi. Bi noktada ikimizden biri cesur olup soylemeliydi butun söyleyemediklerini. Simdi okumali miyim bunlari? Cevap vermek istesem, veremem. 

Üzgünüm çok. Genc degiliz artik ama insan geri donusu olmayan vedalari nasil kabullenir ki? Bu mektuplari okumamaya karar verdim. Belki o zaman onun uzak diyarlarda ailesiyle mutlu bir hayat surdugunu kabul etmeye devam edebilirim. Paylastigimiz yasanmamisliklarimiz var, anilarimiz var, konusmadan anlasmisligimiz var, gözyaşıyla anlattiklarimiz var. Dostluğumuz, sevinclerimiz, kederlerimiz, daha akli basinda zamanlardaki arkadaşlığımız var. Bu mektuplarin bi yerinde onun da bunu yazdığına eminim. 

Seni sevdim Firat Yildirim. Seni ozledim. Sana cok sey anlatmak istedim. Sonra seni dostum olarak da sevdim. Iyi ki hayatima girdin. Sesini duymayi cok ozleyecegim. Mutlu ol hep! Hangi evrende olursan ol. Hep çok mutlu ol. 


Yorumlar

  1. Okurken yoruldum.
    Hayat enerjimi söndürdü patron

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. pek de enerjim olmayan bi zamanda yazdiysam demek:)

      Sil
  2. İnsan enerjisi olmadığı zaman Nutella falan yer, yazı yazmak ne bileyim :)
    Myanmardaki kızın daha çok enerjisi vardı sanki.
    Eğlenceli şeyler yaz biraz ☺
    Yeterince dram var zaten ��


    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

îki ters bir düz

Boşluk

Kırk yıllık hatır