Evlilik aşkı öldürür mü?

 

 

Ben Cinari tanıdığımda daha 16 li yaşlardayım, o da 20 lerinin basinda. Bizim mahallede okumus cok kisi vardi, Cinar bunlarin ne ilki ne de sonuydu. Hasan Hüseyin amcalarin buyuk oglu muhendis, kucuk oglu ogretmendi. Ayten teyzelerin buyuk kizi yurt disinda calisiyordu, galiba ogretmendi, kucugu de ogretmen ve ogullari avukat olacakti. Boyle bi dolu ornek. Herkesin cocugu bi baltaya sap oluştu ve ben de ayni onlar gibi sinavi kazanip bi baltaya sap olacaktim. 

Cinar i herkesten farkli yapan şey o digerlerinin aklindan bile gecirmeye cesaret edemedigi biseye asikti ve ac kalmak pahasına da olsa istediği yoldan gitmişti. Cinar bi tiyatrocuydu. Daha lise doneminde evinden ayrılıp Ankara’da okudugu icin ben onu cok tanimazdim. Cinar benim icin, olmamam gereken bi ornekti. “bak kızım, meslek secimi çok onemli, yaptigin is, hem seni rahat yasatmali, sana sosyal statu kazandirmali ayni zamanda bi bayan fıtratına uygun, onu çok yormayacak bi is olmali ki yarin bi gun evine, çocuklarına zaman ayırabilersin.” Bu kadar cok seyin ayni anda olmasi ne kadar mumkundu hic bilmiyorum ama kadinlardan beklenilen calisirken para kazanip, sosyal bi statüye sahip olup ayni zamanda evi ve cocuklariyla ilgilenmesiyken, daha öğrenciyken butun bunlara kafa yormasiydi. 

Ben de okumayi, yazmayi, siirleri, yildizlari, gokyuzunu ve deniz kizlarini cok severdim ve benim icin takip edilesi tek kisi Cinar abiydi. Cunku o kendi istediklerini yapmis ve baskalarinin ondan beklediklerine hic kulak asmamisti. Her zaman arkasindan soylenen “bak Cinar gibi olma” etiketine ragmen. 

Insanlardan, ailesinden dahi neden Cinar abi gibi olmamaliyimi dinlerken ona karsi hayranligim biraz daha buyuyor ve onu gordugum yerde eline eteğine yapisip müridi mi olsam yoksa buyuk boy bi posterini hazirlatip ve bi imza koparip odamin duvarina mi assam diye dusunurdum. Cinar abi benim icin tam bi kahramandı. Onu ilk gördüğümde ne eline eteğine yapistim, ne imza istedim cunku hem o sahnede ben seyirci koltuğundayım hem de butun onlari yapacak bi durum olsaydi bile muhtemelen ayaklarimdaki bag cozulmesi, midemdeki kelebek istilasi, başımda kavak yelleri derken darma duman bi vaziyette olmak bunlari yapmama mani olurdu muhtemelen. O zamana kadar unlu biri gibi uzaktan uzaga hayranlık duyarken bi de onu sahnede, boyle heybetli bi rolde izleyip de asik olmamak hic kimsenin başarabileceği bir sey degildi, aksini kimse iddia etmesin. 

Tabi ki o sadece bi oyun icin burdaydı ve bi kac gun de ailesiyle kalip geri donecekti. Bu sure icinde onunla tanismak icin kirk bin yol dusundum ama en sonunda en iyi secenegin onları yemeğe davet etmek olduğuna karar verdim. Babamin Cinar abinin babasi Nevzat amcayi pek sevmemesi bi engeldi ve Cinar abi tanimadigi bu insanlarin yemek davetine gelecek bi tip de degildi. Bilinen ve bilinmeyen her dildeki tüm dualar okunmaliydi, adaklar adanmali ve hatta kurbanlar kesilmeliydi. Ama ilginc bi sekilde sadece benim Tanrıma edilen icten bi dua kabul oldu ve her şey yolunda gitti. Tabi butun dua haklarimi burda tuketmis olabileceğimi yillar icinde tecrube ederek ogrendim. Ders alin ve bir seyin olmasi icin deli gibi dua etmeyin biraz da gelecege saklayin. 

Yemek harika gecti, Cinar, pardon abi, once sessizdi ama sonra babamin israri ile bazi oyunlarini, unlu kisilerle tanisma anlarini anlatti. Masada tam onun karsisinda guzel bi yer sectim kendime. Bi ara beni ona bakarken yakaladı ve bi göz kırptı. Allah’immm bu nasil saadet, hayat o an durmaliydi bir daha hic akmamak uzere. 

Bi kac gun daha onun etrafında dolaştım bir iki kez daha karsilastik, bi keresinde bana adin Sema miydi dedi ben de Selma dedim ve dogacak cocuklarimiza uyabilecek isimler gecti o an aklimdan. Cinar sehri terk etti ve ben bunu kararan bulutlardan, havaya sinen ağır duman kokusundan ve şehrimizden eksilen o isik huzmesinden anladim. Okuldan eve geldigimde, Cinarin annesi Hacer teyze bizdeydi ve agliyordu. Hemen odama gectim ve kapali kapilar ardinda Hacer teyzenin sessiz feryadina eslik ettim sonuçta birimiz evladi birimiz yari icin agit yakiyorduk onlar ayni kisi idi, bu da bizi kismen gelin kaynana yapardi. 

O zamana kadar aylak aylak geçirdiğim zamanlar sondu ve cok calisip Ankarayi kazanmalıydım ve bizimkiler beni Cinar a emanet etmeliydi. Hayatta hic bi hedefi olmayan ben sonunda bi hedef sahibi olmustum ve bunun icin deli gibi çalışıyordum. Seneyi surekli ders calisarak, Cinarin oynadigi butun oyunlari online takip ederek, sosyal medyada paylaşımları beğenerek gecirdim. Hatta bi keresinde Istanbul da bi oyuna gidebilmek icin bizimkilere cok yorulduğumu ve teyzemlere gitmenin, Istanbul’u gezmenin bana iyi gelecegine inandırdım. Hayatimin bu asamasinda ne Istanbul’un ne de akrabalarimin benim icin cok da bi kıymeti yoktu. Bizimkiler kabul ettiler, ucak bileti aldilar ve oyun belediyenin mekan konusunda yaptigi bi degisiklikten dolayi iptal edildi ve ben de bu mutsuzlukla Istanbul’a gitmenin bi anlamı olmadigini dusunerek gitmedim. Tabi bizimkilere daha fazla rol yapmama sebep oldu bu durum, Ah canim Cinar, bi bilse ne kadar yetenekli oldugumu o da hala onunla ayni tiyatroda calismamamizin son yuzyilin en buyuk hatalarindan biri oldugunu bilirdi ve bunu onaylardi. Bu kisimlari hizlica geçersek dedigimi yaptim ve bi daha ki yil butun üniversite tercihlerimi Ankara’dan yana yaptim ve bu arada annemlere “ya Cinar abi de orda ya bi sorsak ona nasilmis ortam” falan filan deyip bu fikri onlarin kafalarina ilmek ilmek işledim. Keşke hayatımın her döneminde bu kadar kararli olabilseydim. 

Ankara ya gittim, Gazi universitesi matematik bölümünde okumaya başladım, bu bölümü bitirip sonra ne yapacağım hakkinda en ufak bi fikrim olmadan. Matematikti sonuçta herkesin yapamadığı bir şey, illaki bi ise yarar, yaramasa da onemli degildi cunku benim gizli hedefim Cinarla super bi aile kurmakti. Cinari tanıyana kadar calismayan kadinlara hep birşeyleri eksik yapmislar gibi bakarken, Cinari tanıdıktan sonra onu sevmenin tam zamanli bisey oldugunu ve bu kadar kutsal bi isin oyle para kazanmak gibi basit ve dünyevi şeylerle bolunme fikrinin teklif dahi edilemez oldugunu dusunuyordum.

Bende bu şans oldukça gokten seker yağsa bana Carolina Reaper duser.Dolayisiyla Cinarla bi iki kez telefonda konuştuk, son konuşmasında beni Ankara’daki son oyunlarına davet etti ve Istanbul’a taşınacağını söyledi. Oyundan sonra onu görmedim bile. Hüzünlü ama ask dolu bi veda hakkimiz degil miydi?  Hayat bu kadar acımasız olmamalıydı ama öyleydi malesef. 

Cinari gençken yaptigim gibi sosyal medyadan takip etmeye devam ettim. Istanbulda bi oyununa gittim 3. sınıftayken beni hatirlamadi bile ben söylemeden. Bu benim icin bardagi tasiran son nokta oldu. Onun haberi olmadan devam ettiğimiz bu 4,5 yıllık ilişkinin miadi dolmustu ve bu kadar alcalmayi kabul edemezdi asi ruhum. Ask bile olsa beni alcaltan. Kistan kalma soğuk bir Mayis ayinin 4 ünde buyuk hayallerle basladigim tek kisilik bu ask masalina bir nokta koydum. Kalbimdeki yuku aldim, coraplarimi kol çantama koyup sabahinda geldiğim yağmurlu bi Istanbul aksamini getirdigimden daha agir bi yukle terk ettim. Ağrılar ve acılar ümit ve hayallerden daha ağır sanirim. O sene azmettim, bu saçma ulkede onunla aynı sınırlar içinde yasayamazdım daha fazla. Cok radikal mi buldunuz kararimi? Napalim bazi insanlar deli sevince deli terk ediyor. Sevdigi kisiyi de onun yaşadığı şehri de. 

Yine dedigimi yaptim ve yurt disinda bi suru ulkede kisa sureli kalip ogretmenlik yaptim. Tabi yalnizligin agirligi bi turlu Cinara gorunur olamamanın agirligini gecti ve icimde kesilen cinarin kuru govdesinden yesil bi fidan filizlendi. Bu sefer kucuk bi kiz cocugu degildim ve susup oturmamalıydım. Ona mesaj attim, adinin gectigi her kose yazisini, gazete haberini, videoyu, anlayacaginiz internette paylasilan butun bit of bilgiyi okudum. O ilk baslarda zorla cevap verse de sonunda aramızda bi arkadaslikimsi baslar gibi oldu. Beni eglenceli buluyordu. Samimiymisim. Ilk basta cok soguk nevale bi tipim varmis ama tanıyınca baskaymisim. Ah tatlim kendimi sana tanitmak icin cok ugrastim ama bazi seyler iki kisilik. 

Almanya’yı ziyaret etmek istiyorum dedi, gelince haber ver orda buluşalım dedim. Cinar abiden Cinara gecmistim artik cok sukur. gerçekten de haber verdi aslinda benim hic umudum yoktu ama Almanya’da inanilmaz 2 gun gecirdik. Bu gezi sonucunda kucuk sade ama elegant dugunumuzu butun ayrintisiyla planlamıştım bi tek ailelerin misafir listesini cikarmasi kalmisti. O yaz memlekete gideceğini söyledi. Tatilimi ben de ayni doneme denk getirdim orda bulusmaliydik ve uzun soluklu kiz isteme, soz, nisan, dugun maratonunu baslatmaliydik artik. Biletimi bilerek Cinardan 3 gun sonrasina aldim. Hep ben onu beklemiştim birazda o beni beklemeliydi. Mesajlaşmalarımız genellikle film ve kitap analizleri üzerine olsa da çiftlerin ortak konuşulacak konular bulmasi önemliydi ve abarttigimi düşünebilirsiniz ama bence dunyanin en harika çifti listesine direk ilk 50 den giris yapabilirdik. Cunku ben bu adami cok seviyordum ve onun için herşeyi yapabilirdim. Ask daha ne olsundu? 

Memlekete gittim. Birkac gun sonra Cinarin annesi bizi ailecek yemeğe çağırdı. Apacik ortadaydi annesi ve babasi da benim gibi artik gelin kayinvalide kayinpeder asamasina gecmek istiyorlardi. Annelerin bizi surekli birbirimize itme calismalari, ikimize ortak meyve tabagi konulması, Cinar oglum Selma ya yardim etler, bu yasli kadinlar bazen cok tatli ya. Gercekten bazi ihtimaller onların ellerine verilebilir. 

Tabi ki butun bunlari ikimizde fark ediyorduk. Sonra Cinarin annesi gecenin son golünü atti ve bizi dondurma almaya gönderdi. Ah hayatimda bundan mesud oldugum cok az zaman var. O ilk basta sen yorulma dedi ben yoo biraz yuruyus iyi gelir deyip takildim pesine. Yol boyu konusma kikir kikir. Yine çocuklarimizin isimlerini dusunmeye geçmiştim bile. Cinar 4 gun daha kaldi. Ben bu sure icerisinde en azından bi kiz isteme yada ne bileyim aileye bi durumu citlatma olsun diye bekliyordum ama olmadi. Ondan sonra orda kalmam zor olurdu. Yolunda gitmeyen seyler vardi. Cinarin gidecegi gunun sabahina Ankara ya bilet aldim. Arkadaslarimi ziyaret edecekmisim. Ughh bazen hayattan cok nefret ediyorum. Kimseyi bu kadar buyuk hayal kirikliklariyla bas basa birakmamali. Aksam annem aradi, Cinar seninle vedalaşmaya geldi dedi. Tabi ki ben gidecegini Cinardan ogrendim ama bunu bildigimi anneler bilmiyordu. Anneme ben onunla konusurum telefonda onemli degil dedim. Cinara mesaj attim, bu gun donecegini unutmustum falan dedim. Mesajlari gec gordu ucakta oldugu icin. Gece aradi. Ya gitmeden senle konusmak istiyordum ama olmadi dedi. Sen de farketmişsindir annemler sanki bizi birbirimize itmeye calisiyorlardi. Sen de rahatsiz oldun mu bilmiyorum dedi. Ne? Ne! Rahatsiz mi olmus? Ya ben aslinda memleke annemlere biriyle uzun zamandir beraber oldugumu soylemeye gittim. Onun ailesi Antalya’da yaşıyo. Ne zaman kiz istemeye gideriz diye konusuruz falan diye dusunmustum ama galiba annem annene pek de doğru olmayan seyler soylemis, ama kötü niyetli değil, seni çok seviyo bizimkiler, ben de seni seviyorum. Lisedeyken seni tanidigimda bi kiz kardesim var gibi hissetmistim tabi sen bana abi demeyi biraktin sonra ama... Bi notadan sonra kulaklarim karardi. O ne demek derseniz gozlerim degil de kulaklarim. Artik cok da iyi duyamamaya basladim ne dediğini. Sonra sözünü yarıda kestim. Cinar, ben senden aşk dilenmiyorum, bana bi açıklama yapmak zorunda değilsin, başkasını seviyorsun, başkasıyla birliktesin diye hayatıma son verecek değilim. Ayrica hayatinda biri var, kizla evlenme asamasina gelmişsiniz yani uzun zamandir birliktesiniz demek ki, bana soyleyebilirdin, ben de kendimi boyle elinde oyuncak etmezdim. Ne diyeceğini bilemedi ya ben, biz, cok iyi arkadas, dost gibi, cok eglendik, ama hic o gozle, ...

Bu noktadan sonra diyebilecegim cok da birsey yoktu aslinda. Tamam, mutluluklar diliyorum size, tanismak isterim bi gun müstakbel eşinle, ya da bosver ya fuck it, tanismak falan istemiyorum seni de bi daha görmek istemiyorum. Hadi kendine iyi bak, kiza astımın oldugunu soyle, çekinme bu bi zayıflık degil, annenler seni daha sIk görmek istiyo, onlari öylece bırakma, babani araman onun cok hosuna gidiyo, cok gurur duyuyo senle, ihmal etme adami, kisin kalin giyin, cool görüncem diye gömlekle disari cikip it gibi titreme, oyunlarin kotu degil aslinda baya guzel seyler yapiyosun ama istikrarli olursan daha cok para kazanabilirsin. Neyse bana ne butun bunlari düşünecek biri var hayatinda, haddimi asmayayim simdi, dikkat et kendine, hayatta basarilar. Hoscakal... 

Daha fazla dinleyecek gücüm yoktu. Bir Şey diyecekti sanirim, Simdi hic bilemeyecegi ne diyecekti. Bi kac kez aramaya çalıştı blokladım numarasini. Cok kizgindim kendime ve ona. Tamam bu durum cogu zaman benim sacma hayaller ve ümitlerimle bu noktaya geldi ama adam Almanya'ya geldi, gezdik tozduk bisey demedi ya. Her hafta bi kere kesin konuşuyorduk telefonda yine bisey demedi. Son of a bitch. Hacer teyzeyi tenzih ederim. Ama anladim ki askin devam etmesi icin umit gerekli, eğer bi noktada hic bi umut kırıntısı bile yoksa insanin sirtindaki cop posetini birakmasi daha kolay oluyo. Cinara karsi icim soğuyunca artik memlekete dönmeye karar verdim. Bi kac is aradim ama Tarsus taki international okulda bu sene matematik ogretmenine ihtiyac yoktu bende Istanbul’da bi is buldum. Yari donemde tasindigim icin bizimkileri ziyaret edecek zaman olmadi. Bi kac ay icinde alistim yeni ortama. Hayat daha kolay gitmeye basladi. Istanbul’da calismak o kadar kolay degildi ama Turkiye’de olmaktan mutluydum. Yazin 2 hafta kadar memlekete gittim, annem çok sevindi Turkiye’ye geri donmeme. Hacer teyze benim yanimda Cinardan bahsetmemeye çalışıyordu ben sordum Cinar abi nasil diye. Istanbuldaymis, iyimis, Deryayla nisan yapmışlar. Adi Deryaymis. Aaa cok guzel sevindim dedim. Sira sende dediler. 

Geri dondum Istanbul’a. Yazin bi yayin evinde hazirlanan cocuk kitabinin hazirlanmasinda calitim. Eglenceli bi isti. Bi gun telefonumu bi numara aradi actim, once pisman oldum sonra çok mutlu oldum. Cinardi. Istanbulda oldugumu annesinden duymus, sevinmis dondugume, Deryayla beraber beni yemeğe davet etmek isterlermis. Ben de tanismak isterim Deryayla dedim. Kapattim. Numarasını kaydetmedim ama ne yalan söyleyeyim sesini duymak cok guzeldi, tanidik bi his gibi, yani eskisi gibi degil de, sanki ayni savasta hayatta kalmisiz gibi. 

Sonbahar da dugun yapmaya karar vermişler arayip beni de cagirdi, sonra da davetiye gönderdi. Okul var ama bakarız duruma göre dedim. Gitmedim. Bi daha aramadi. Bi yil sonra bi oyunlarinin afisini gordum, izlemeye gittim. Sahneden beni gordu. Yuzu guldu. Oyundan sonra bekledim oda hemen geldi seni gormeden gidersin diye korktum dedi. Konustuk, kağıt bardakta birer kahve ictik, guzel bi Haziran aksamiydi. Bu sefer kaçma bi aksam beraber yemek yiyelim dedi. Kabul ettim ve bundan çok mutlu olurum dedim....

Simdi o meşhur soruya dönecek olursak evlilik aski öldürür mu? Benim askimi olduren onlarin evliligi mi oldu, Cinarin benim askima yaptigi haksizlik mi yoksa ümidin olmadığı yerde askin barinamamasi mi bilemiyorum. Cinari hala seviyorum, beraber bi gelecek hayal etmiyorum, onu hic gormeden önceki hayranlıkla. Hala onunla bi aksam bakkaldan dondurma almaya gitmekten, yolda konuşmaktan ve dondurmalari eritmek pahasina yolu uzatmaktan çok keyif alırım, yol boyu o Deryanin elini tutsa ya da Derya onun koluna girmis olsa bile. Baska bi tarz bi sevgi bu ama bi zamanlar besledigim aska saygi duymak adina onlarla arkadas olacak da degilim. 

Evlilikleri askimi öldürdü mu bilmiyorum ama onlar evlendi ve benim askim öldü...

Yorumlar

  1. Aşk her zaman bir yolunu bulur; belki de bu, Selma için yeni bir başlangıcın işareti. Bittiğini zannettiği ama hep canlı kalan...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

îki ters bir düz

Boşluk

Kırk yıllık hatır