Kırk yıllık hatır
Ben 4 yaşındayken annem öldü. Sessiz bir ölüm oldu. Öylece kalbi durdu bir gün. Sebebi aldığı ilaçlar dediler ama ben inanmadım. Bence sebebi bir türlü üstesinden gelemediği üzüntüydü. Ben tek çocuğum ama benden önce ve sonra toplam 6 bebeğini toprağa verdi annem. Babam gamsız adamın teki. Öylesine alışmış ki her çocuğunun ölmesine, köyden toplu mezar almış. Ben doğunca bana da yer kazdırmış. Ben ölmedim ama mezarım var, boyu ölen umutlarıma küçük. Annem bana doğum yapacakken, sancısı tutmuş hastaneye götürmüşler. Doktor bugün doğmaz demiş eve göndermiş. İki saat sonra evde doğmuşum. Herkes ölür diye beklerken açlıktan ortalığı inletince tamam demişler, yaşıyor. Ama yine de çok umut bağlamak istememişler. Sağa sola çarptığımda, kaybolduğumda falan hiç öyle büyük olay yapmazlardı. Sağ salim bulduklarında şaşırırlardı. Aslında tam tersi olmasını beklersin ama onları suçlayamam. İnsan hep en çok acıtan yerinden tekrar tekrar yaralanınca tekrar incinmeyi göze alamıyor. Neyse. Zaten küçücük...